Bu söz gün geçtikçe “bilgisayar şeytanı” anlamını almaya başladı. Bilgisayarla milletin parasını çalan insanlara, Türkçede “hacker” demeye başladık. (Çok garip telaffuzlar duyuyorum bazen, bunda durum nedir bilmiyorum da, doğrusu “hekır” şeklinde olacak.)
Bu kelimenin anlamı, yaklaşık olarak “kurcalayıcı” demek. Bir sistemi, kullanma kılavuzu veya dokümanı olmadan kullanmaya meyleden herkes hacker’dır. “Hack etmek” geniş anlamıyla, mesela, bir televizyon kumandasının tuşlarının ne işe yaradığını bulmak için kurcalamaya benzer bir faaliyet için kullanılır. Tabi, genelde bunu bilgisayarda yapanlara hacker deniyor. (Ben “kurcalayıcı”yı sevdim aslında, karşılık lazımsa…)
Yine de bunun ilk anlamı olumsuz değildir ve garip gelecek ama yeryüzünde çıkıp göğsünü gere gere “ben hacker’ım” diyerek övünenler ve tutuklanmayanlar da mevcuttur. Zira “hack” etmenin asli anlamı, bir sistemi çalışmaz hale getirmek veya kullanan insanlara zarar vermek değildir, sistemin nasıl çalıştığını öğrenmektir. Bu da geçmişte dokümanları (tam) olmayan aletlerin cirit attığı Bilgisayar Programcılığı’nın vazgeçilmez bir faaliyeti olmuştur. Halen de, kullanılan sistemlerin her tarafının belgelenmemiş olduğu düşünülürse, bu anlamda bir “kurcalayıcılık” gerekli olabilmektedir.
Ancaaak, elbette bu sistemleri kurcalayanların bazıları da buldukları güvenlik açıkları vasıtasıyla suç işleyebilirler. İşte bu bazıları (ki İngilizce’de bunları diğerlerinden ayırabilmek için “siyah şapkalı hacker” da denmektedir) bizim “hacker” kelimesini öğrenmemize vesile olmuşlardır. Yoksa bugün, mesela Richard Stallman gibilerinin kullandığı anlamıyla hacker’ın zarar vermek gibi bir amacı olmaması gerekir.
Hacker işini aşkla yapan bir programcı olduğu için, işini parayla yapan programcıların yaptığı sistemlerdeki delikleri bulup çıkarmaktan da zevk alır. Eğer bunun getirdiği kişisel tatminle yetinip, bulduğu açıkları sahibine bildirirse “beyaz şapkalı”, bildirmez de istismar ederse “siyah şapkalı” olur. Her iki durumda da, “fanilerin” anlayamadığı için korktuğu bir takım işler yaptığı için, tehlikeli bir insandır. Hacker milletinin dış görünüşleri daha çok seri katili andırır, yine de, tabi, seri katillerin genelde hiç de seri katile benzemediğine de dikkat etmek gerekir…
Suç işlediğinde hacker’a küfretmek doğal bir durumdur. İnsanlara zarar vermek, onların hesaplarına girip para çalmak falan suçtur. Yine de buradaki problem sadece hacker’dan kaynaklanan bir mesele değildir ve genelde “eğer bir yerde dolandırıcılık varsa, dolandırmak isteyen birden fazla kişi vardır” kuralı işler…
Ne demek yani? Mesela bir insanın Windows namındaki “işletim sistemi”ni kopya kullanıp, sonra bu aletin lisanslıyken bile pek sağlam olmadığını unutarak “atla gider bankaya” pozisyonunda “Internet bankacılığı” yapması, hırsızlardan biri olmazsa diğerini çekecektir. Hırsız elbette suçludur da, Windows’u öyle yapan, onu güvenli bir şey gibi pazarlayan, o “Internet bankacılığı” sitesini yapan da kabahatlidir. Bir kilidi bozuk yaparsanız ve hırsız da bunu biliyorsa; kapıyı açtığı için sadece hırsıza kızamazsınız.
Hacker’ların pek çoğu, yukarda bahsettiğim “beyaz şapkalı” sınıfına girer ve yaptıkları sistemlerin açıklarını bulup, sahiplerine bildirmektir. Bu sayede bilgisayarlarda meydana gelebilecek hasarların pek çoğunun önüne geçilebilir. Yine de bu açıklar duyurulduktan sonra da, pek çok sistem kendini yenileyemediği için çoluk çocuğun elinden zarar görebilir, “hack edilmiş” denen sistemler genelde böyle sistemlerdir. (Afişe olmuş açıklar için yazılmış programlar gezer Internet’te, çoluk çocuk da bunları alır ve “hacker”lık yaparmış gibi çalıştırırlar. Sistemlere zarar verenlerin pek çoğu da böyleleridir. İngilizce’de “script kiddie” deniyor, “betik (program) veledi” diye Türkçe’ye tercüme edebiliriz.)
İşte hacker kavramının bu vechelerinden dolayı (bilhassa işin içindekiler tarafından) tanımlanması zordur. Önceden bunların zarar verenlerine “cracker” denirdi, “[şifre] kırıcı, çözücü” manasına, ancak artık hacker’ın anlamının kötü olduğunu ve “iyi hacker”ın “normal insanlar” tarafından pek de anlaşılır bir şey olmadığını kabul etmek gerekiyor sanırım… Gözümüzün önünde gerçekleşen anlam kayması böyle bir şey.
***
Bahsetmişken bu “hacker”lardan nasıl “korunacağınızı” da yazayım.. Tam bir korumayı kimse garanti edemez, hatasız program (Donald Knuth’un TeX sistemi gibi nadir örnekleri dışında) pek bulunmaz. Para yatırılmış olması da bir sistemi güvenli yapmaz, programlar için “pahalı olan daha sağlamdır” diye bir kaide yoktur.
Benim bu konuda etrafıma sunduğum kesin çözüm, Windows namındaki “işletim sistemi”ne kritik herhangi bir bilginin emanet edilmemesi şeklinde oluyor. Eğer kendisi ve üzerindeki programlar lisanslıysa ve güncellemeleri yapılıyorsa büyük ölçüde güvenli kabul edilebilir. Yine de ben, bu konuda yanılmış olmaktansa önyargılı olmayı tercih ediyorum…
Kısa ve öz: Windows’a güvenmeyin.
Linux kurun, mesela Pardus yükleyin. Virüs derdiniz de, keylogger belanız da kalmasın. (Linux iyi hacker’ların yaptığı bir işletim sistemidir, bu sebeple bazı şeylere bağışık sayılabilir;)) Eğer bir şekilde (mesela oyun ve eğlence için) Windows’a mecbursanız ve büyük işler yapmak niyetindeyseniz, yeni bir bilgisayar alıp bu işe tahsis edin. (Aynı bilgisayara Linux ve Windows kurmak mümkündür, o yolu da tercih edebilirsiniz.) Yoksa “ben Windows bilgisayarımda hem Internetten program, film, müzik indiririm, hem kopya program kullanırım, hem de Internet bankacılığı yaparım” diyorsanız, başınıza gelebileceklerin sorumluluğunu da alıyorsunuz demektir…
Güvenilmeyecek bir başka teknoloji artık yaygınlaşan kablosuz ağlardır. WEP şifrelemesi kırılmıştır, kullanmanın hiç bir manası yoktur. WPA’in de şifrelerinin adam gibi olmasına dikkat edilmezse, onlar da kırılır. (Bir de açıktan gidenler var, benim komşunun Internet’i de öyle, arada bir düşünüyorum Internet’i kestirsem mi diye…)
Hatırlatayım: Windows’a güvenmeyin. Hele Internet Explorer’a asla…
Yine bir sistemin güvenlik açıklarını kırmakla ilgili söylenen “acemiler bilgisayarları, profesyoneller insanları çözer” kuralı da akılda bulunsun. Her bilginin bir erişeni mevcuttur, “binlerce kredi kartı numarası” elde etmenin yolu, binlerce bilgisayar olmayabilir, hepsinin birlikte bulunduğu tek bir bilgisayar da yetebilir… Neticede hiç bir bilgi herkesten gizli değildir, ve her insanın (her sistem gibi) zayıf noktası mevcuttur.
Anlatabildim mi?